Yapımcı ve yönetmen Ömer Faruk Sorak, Türk seyircisinin televizyonda dram, sinemada komedi sevdiğini belirtti.
Yapımcı ve yönetmen olarak özellikle Vizontele, G.O.R.A, Yahşi Batı ve Sınav gibi komedi, komedi-dram türünde filmlere imza atan Ömer Faruk Sorak, Türk sineması için en değerli şeyin, Türk seyircisinin kendi filmlerine gösterdiği ilgi olduğunu belirterek, "Bir kere bu çok kıymetli bir şey ve bunun kıymetini bilmek lazım" dedi Sorak, AA muhabirinin Türk sinemasına verilen desteğin yeterli olup olmadığına, Türk seyircisinin hoşlandığı film türüne ve projelerine ilişkin sorularını yanıtladı. Türk sineması için en değerli şeyin, Türk seyircisinin kendi filmlerine gösterdiği ilgi olduğunu ifade eden Sorak, "Türk filmlerine Türk seyircisinin gösterdiği ilgi Alman filmlerine Alman seyircisinin ya da Fransız filmlerine Fransız seyircinin gösterdiği ilgiden çok daha fazla. Bir kere bu çok kıymetli bir şey ve bunun kıymetini bilmek lazım" diye konuştu. Sorak, sinema seyircisinin bu ilgisinin aşağıya inmesini engellemek ve ve bu duygularını tatmin edecek nitelikte işlerin yapılması gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti: "Böylece sanatsal değeri yüksek olan işlerin de önü açılsın. Çünkü orada elde edilen gelirlerden verilen desteklerle sanat filmleri daha çok yapılabiliyor. İkisi de birbirini olumlu yönde etkileyebiliyor. Ne kadar çok seyirci tarafından izlenen film, o kadar çok festivallerde ödül alan film yapılmasını da sağlıyor. Birbirini olumlu yönde bu kadar etkileyen iki sinema türünü yapanlar ve en önemlisi de devletin bunun farkına varıp, Türk sinemasına olan desteği artırması gerekiyor." Sinemaya verilen destek az Sinemaya verilen desteğin az olduğunu belirten Sorak, şunları söyledi: "Devletin ilgisi az aslında. Dizilerde fark ettiler bunu ama sinemada da fark etmek lazım. Bizim kendimizden diyeceğimiz ama evrensel boyuta taşıyabileceğimiz ve dünyada bir sürü insanın dikkati çekecek o kadar çok hikayemiz var ki... Oraya kendimizi, insanımızı anlatabilmenin, coğrafyamızı gösterebilmenin, tarihi, denizi, doğayı, mimariyi her şeyi gösterebilmenin en güzel yolu sinema filmleri. Yıllarca Kültür Bakanlığı, Turizm Bakanlığı Türkiye'yi tanıtmak amaçlı hem tanıtım filmleri yapar hem birtakım basılı malzemelerle Avrupa'da ilanlar verir. Ama onlar bir sinema filmi kadar etkileyici değil. Çünkü görülüp geçilen bir mecranın ürünü olmaktansa severek, istenerek, merak edilerek izlenen bir filmin içine bu mesajları yerleştirmek çok daha mantıklı. Sanıyorum bu fark edilecek. Bir de yabancı sinemacıların Türkiye'ye gelmesinin önündeki yasal engellerin kaldırılması lazım. Dünyanın her yerinde kendi ülkesinde film çekilebilsin diye binlerce teşvik modeli varken, Türkiye'de hala bunun başarılamamış olması, gelenlerin burada harcadığı paranın KDV iadesini bile almakta zorlandıkları bir yasal engeller dizini var yabancı sinemacılar önünde. İşte Russell Crowe geldi bir film yaptı. Niye ikincisi, üçüncüsü...James Bond geldi. Burada büyük platoların da inşasıyla daha nitelikli ve daha uzun zaman dilimi içinde yılmadan, bıkmadan çalışan bir işgücünü bu insanlara neden pazarlamayalım ki? Biraz bunların önünü açacak yasal düzenlemelere ihtiyaç var." Komedi filmi daha çok rağbet görüyor Türk insanının komedi filmlerini sevdiğine dikkati çeken Sorak, "Türk insanı televizyonda dramı, sinemada komediyi daha çok seviyor. Çünkü televizyonda RTÜK var, birtakım kuralları var. O kuralların dışına sinemada çıkılabildiği için, hani halk arasında 'çok küfrediliyor ya bu filmlerde' dediği rahatlık olduğu için, halkımız onu sevdiği için komedinin içinde, yani tadıyla, hakkıyla konmuşsa eğer sevdiği için sinema filmi olarak komedi filmleri daha çok rağbet görüyor" dedi. Seyirlik zevki yüksek bir sinema filmi hazırlığındayız Projelerini de anlatan Sorak, şu an bir Türk-Alman ortak projesi olan "8 Saniye" adlı sinema filmi üzerinde çalıştıklarını söyledi. Filmin konusuna ilişkin bilgi veren Sorak, "Almanya'da doğmuş, büyümüş Hataylı bir ailenin, anne ve babanın çok geç yaşlarında dünyaya getirdikleri bir kızın öyküsü. 6 yaşından itibaren gördüğü rüyaların etkisiyle korkan, korktukça hırçınlaşan, hırçınlaştıkça da baskı altına alınmaya çalışılan bir genç kızın kendisiyle, hayatla, çevresiyle ve o baskılarla olan mücadelesini anlatan biraz fantastik ögelerin de olduğu seyirlik zevki yüksek bir sinema filmi hazırlığındayız" dedi.
k: www.aa.com.tr
Yapımcı ve yönetmen olarak özellikle Vizontele, G.O.R.A, Yahşi Batı ve Sınav gibi komedi, komedi-dram türünde filmlere imza atan Ömer Faruk Sorak, Türk sineması için en değerli şeyin, Türk seyircisinin kendi filmlerine gösterdiği ilgi olduğunu belirterek, "Bir kere bu çok kıymetli bir şey ve bunun kıymetini bilmek lazım" dedi Sorak, AA muhabirinin Türk sinemasına verilen desteğin yeterli olup olmadığına, Türk seyircisinin hoşlandığı film türüne ve projelerine ilişkin sorularını yanıtladı. Türk sineması için en değerli şeyin, Türk seyircisinin kendi filmlerine gösterdiği ilgi olduğunu ifade eden Sorak, "Türk filmlerine Türk seyircisinin gösterdiği ilgi Alman filmlerine Alman seyircisinin ya da Fransız filmlerine Fransız seyircinin gösterdiği ilgiden çok daha fazla. Bir kere bu çok kıymetli bir şey ve bunun kıymetini bilmek lazım" diye konuştu. Sorak, sinema seyircisinin bu ilgisinin aşağıya inmesini engellemek ve ve bu duygularını tatmin edecek nitelikte işlerin yapılması gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti: "Böylece sanatsal değeri yüksek olan işlerin de önü açılsın. Çünkü orada elde edilen gelirlerden verilen desteklerle sanat filmleri daha çok yapılabiliyor. İkisi de birbirini olumlu yönde etkileyebiliyor. Ne kadar çok seyirci tarafından izlenen film, o kadar çok festivallerde ödül alan film yapılmasını da sağlıyor. Birbirini olumlu yönde bu kadar etkileyen iki sinema türünü yapanlar ve en önemlisi de devletin bunun farkına varıp, Türk sinemasına olan desteği artırması gerekiyor." Sinemaya verilen destek az Sinemaya verilen desteğin az olduğunu belirten Sorak, şunları söyledi: "Devletin ilgisi az aslında. Dizilerde fark ettiler bunu ama sinemada da fark etmek lazım. Bizim kendimizden diyeceğimiz ama evrensel boyuta taşıyabileceğimiz ve dünyada bir sürü insanın dikkati çekecek o kadar çok hikayemiz var ki... Oraya kendimizi, insanımızı anlatabilmenin, coğrafyamızı gösterebilmenin, tarihi, denizi, doğayı, mimariyi her şeyi gösterebilmenin en güzel yolu sinema filmleri. Yıllarca Kültür Bakanlığı, Turizm Bakanlığı Türkiye'yi tanıtmak amaçlı hem tanıtım filmleri yapar hem birtakım basılı malzemelerle Avrupa'da ilanlar verir. Ama onlar bir sinema filmi kadar etkileyici değil. Çünkü görülüp geçilen bir mecranın ürünü olmaktansa severek, istenerek, merak edilerek izlenen bir filmin içine bu mesajları yerleştirmek çok daha mantıklı. Sanıyorum bu fark edilecek. Bir de yabancı sinemacıların Türkiye'ye gelmesinin önündeki yasal engellerin kaldırılması lazım. Dünyanın her yerinde kendi ülkesinde film çekilebilsin diye binlerce teşvik modeli varken, Türkiye'de hala bunun başarılamamış olması, gelenlerin burada harcadığı paranın KDV iadesini bile almakta zorlandıkları bir yasal engeller dizini var yabancı sinemacılar önünde. İşte Russell Crowe geldi bir film yaptı. Niye ikincisi, üçüncüsü...James Bond geldi. Burada büyük platoların da inşasıyla daha nitelikli ve daha uzun zaman dilimi içinde yılmadan, bıkmadan çalışan bir işgücünü bu insanlara neden pazarlamayalım ki? Biraz bunların önünü açacak yasal düzenlemelere ihtiyaç var." Komedi filmi daha çok rağbet görüyor Türk insanının komedi filmlerini sevdiğine dikkati çeken Sorak, "Türk insanı televizyonda dramı, sinemada komediyi daha çok seviyor. Çünkü televizyonda RTÜK var, birtakım kuralları var. O kuralların dışına sinemada çıkılabildiği için, hani halk arasında 'çok küfrediliyor ya bu filmlerde' dediği rahatlık olduğu için, halkımız onu sevdiği için komedinin içinde, yani tadıyla, hakkıyla konmuşsa eğer sevdiği için sinema filmi olarak komedi filmleri daha çok rağbet görüyor" dedi. Seyirlik zevki yüksek bir sinema filmi hazırlığındayız Projelerini de anlatan Sorak, şu an bir Türk-Alman ortak projesi olan "8 Saniye" adlı sinema filmi üzerinde çalıştıklarını söyledi. Filmin konusuna ilişkin bilgi veren Sorak, "Almanya'da doğmuş, büyümüş Hataylı bir ailenin, anne ve babanın çok geç yaşlarında dünyaya getirdikleri bir kızın öyküsü. 6 yaşından itibaren gördüğü rüyaların etkisiyle korkan, korktukça hırçınlaşan, hırçınlaştıkça da baskı altına alınmaya çalışılan bir genç kızın kendisiyle, hayatla, çevresiyle ve o baskılarla olan mücadelesini anlatan biraz fantastik ögelerin de olduğu seyirlik zevki yüksek bir sinema filmi hazırlığındayız" dedi.
k: www.aa.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder