30 Mayıs 2014 Cuma

Ateşten Gömlek (Roman Özeti)

KİTABIN ADI ATEŞTEN GÖMLEK
KİTABIN YAZARI HALİDE EDİP ADIVAR
YAYIN EVİ VE ADRESİ ATLAS KİTABEVİ
BASIM YILI Mayıs-1995

1. KİTABIN KONUSU:

Kurtuluş Savaşı sırasında yaşanan aşk,memleket,vatan ve millet sevgisi.

2.KİTABIN ÖZETİ:

 Peyami,Kurtuluş Savaşı’nda bacaklarını kaybetmiş,başına saplı kalan kurşun yüzünden sık sık
hayallere dalan,eski bir hariciye nazırıdır.Başından geçen olayları kaldığı Cebeci Hastahanesi’nde
yazmaktadır.olayları anlatmaya mütareke yıllarından başlar.Annesi onu amcasının kızı Ayşe ile evlendirmek
istemiş fakat,o yurt dışına kaçmıştır.Geri döndüğünde Ayşe’nin ağabeyi Cemal görevi nedeniyle İstanbul’a
atanmıştır.Onunla arası hiç iyi olmamasına rağmen kısa sürede iyi bir dost oluverirler.Düşman uçaklarının
İstanbul’u bombaladıkları bir günde Cemal’in İhsan adında bir arkadaşıyla tanışır.Ogünden sonra her şeyi birlikte
yaparlar.O sıralarda Bulgar Mütarekesi yapılır.Bununla birlikte dünyaya Türklerin barbar,ilkel insanlar olmadıklarını
göstermek için toplumdan her kesimin katıldığı büyük mitngler yapılır.Bunların en büyüğü olan Sultan Ahmet
Mitingi’ne İzmir’den yeni gelen Ayşe-kocası ve çocuğu Yunanlılarca öldürülmüştür- de katılmıştır.Bir kesim de
Ayşe’yi kullanarak İngilizlerin dostluğunu kazanmak ister ama,Ayşe’nin İngilizlere olan tutumu etrafındakilerde
büyük bir savaş azmi doğurur.Düşmanlar tarafından da bu olay çok ciddi karşılanır ve Ayşe,Peyami ve Cemeli’in
öldürüleceği söylentileri yayılır.Bu arada Peyami ve İhsan arasında tatlı aşk rekebeti başlar.İşte Peyami bu aşk ve
memleket mücadelesine ATEŞTEN GÖMLEK adını verir. Peyami uzun süreli hastalığından sonra Ayşe ile bilikte
Adapazarı’na ,İhsan’ın yanına giderler.Burada bulunan Kezban Ayşe’yi çok kıskanır çünkü o da İhsan’I
sevmektedir.İhsan Ayşe’yi Eskişehir’e,Cemal’in yanına gönderir.Peyamiye de askerlik eğitimi verdirir.Tam o
sıralarda Kezban olayı patlak verir.Mehmet Çavuş uyarılmasına rağmen herşeyi göze alarak onu kaçırır.Konya’da
çıkan isyanın ardında da o çıkar. İsyan bastırılır ve Mehet Çavuş asılır ama Kezban’a ne olduğu asla
öğrenilemez.Ardından Peyami Milli Savunma Bakanlığı’na atanır ve hepsinden uzakta kalır.Olan biten her şeyi
Ayşe’nin mektuplarından öğrenir.Fakat Rumca bildiği ve fotoğraf çekebildiği için Batı Cephesi’ne atanır.Gittiği
birlikte İhsan da vardır.İhsan,Ayşe ile arsında geçen tüm aşk hikayesini anlatır ve Peyami de bir daha bu iki kutsal
aşığın arasına girmez.Artık ordu Sakarya’nın doğusunda mevzi almış,savaş başlamak üzeredir.Hepsi aynı
kolordudadırlar. Nihayet savaş ,bir sabah düşman uçaklarının bombardımanıyla başlar ve birlikler taarruza
geçer.İhsan alması gereken Karadağ’a tırmanırken alnına gelen bir kurşrnla şehit düşer.Buhaberi alan Ayşe de
yolda canını verir.Arkasından Cemal’in de ölüm haberi gelir.Artık Peyami tek başınadır.Nihayet o da bu yolda
bacaklarını kaybeder ve başına bir kurşun saplanır.Fakat Peyami’nin bu tanımladığı tiplerin hiç biri gerçek
değildir.Buna kafasında bulunan kurşun sebep olmaktadır.O da ameliyat masasında hayata gözlerini yumar.
3.KİTABIN ANA FİKRİ:
İnsanoğlu için;vatan,millet,memleket sevgisi,yeri geldiğinde aşktan daha üstündür.
4.KİTABTAKİ OLAYLARIN VE SAHIŞLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Olaylar genel olarak Kurtuluş Savaşı yıllarında geçiyor.Ama dar mekan olarak da
İstanbul,Ankara,İzmir,Eskişehir,Adapazarı ve Konya’yı gösterebiliriz.
ŞAHISLAR:
PEYAMİ: Kurtuluş Savaşı’nda bacaklarını kaybetmiş,başına saplı kalan kurşun yüzünden sık sık hayallere
dalan,eski bir hariciye nazırıdır.Başından geçen olayları kaldığı Cebeci Hastahanesi’nde yazar.O daihsan gibi
Ayşe’yi çok sever.
AYŞE: Kocası ve çocuğu Yunanlılarca öldürülmüştür.Oldukça alımlı,etrafındakilere hayranlık uyandıran,zeki bir
kadın.İçi savaş azmi ile doludur.Cemal’in kardeşidir.
İHSAN:Nazik,her zaman etrafındakilerin yatdımına koşan,yiğit bir Türk subayıdır.Ayşe’yi uğrunda ölebilecek kadar
çok sevmektedir.
CEMAL:Ayşe’nin ağabeyidir.Bir çok muhrebeye katılmış,cengâver bir Türk subayıdır.
KEZBAN:Babası Balkan Harbi’nde şehit düşmüş,İhsan tarafından yetiştirilen,İhsan’a tutkun,genç bir anadolu kızı.
MEHMET ÇAVUŞ:Büyük bir vatan sever olmakla birlikte Kezban meselesi yüzünden hilafet ordusuna
katılmış,yiğit bir askerdir.
5. KİTAB HAKKINDA SAHŞİ GÖRÜŞLER:
Kitap hem bizim milli tarihimizi yansıttığı;hem de vatan,memleket ve millet sevgisi ile aşkı bir arada işlediği içinokunması gereken bir kitaptır.Ayrıca Kurtuluş Savaşı’ndan ilginç,çarpıcı örnekler vermektedir.
6. KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
HALİDE EDİP ADIVAR (1884 - 1964 )
Türk romancı. Siyasal alanda da etkinlik göstermiştir.İstanbul'da doğdu. Kimi kaynaklara göre doğum yılı 1884'tür.
İngiliz terbiyesiyle yetişmesini isteyen babası onu Üsküdar Amerikan Kız Koleji'nde okuttu. Orada Rıza Tevfik'den
(Bölükbaşı) Fransız edebiyatı dersleri aldı ve Doğu'nun mistik edebiyatını dinledi. Sonradan evlendiği Salih Zeki'den
de matematik dersleri alıyordu. Koleji 1901'de bitirdi. 1908'de gazetelere yazmaya başladığı kadın haklarıyla ilgili
yazılardan ötürü gericilerin düşmanlığını kazandı. 31 Mart Ayaklanması'nda bir süre için Mısır'a kaçmak zorunda
kaldı.1909'dan sonra eğitim alanında görev alarak öğretmenlik, müfettişlik yaptı. Balkan Savaşı yıllarında
hastanelerde çalıştı. Gerek bu çalışmaları, gerekse müfettişliği sırasında İstanbul semtlerini dolaşması, ona çeşitli
kesimlerden insanları tanıma fırsatını verdi. 1919'da Sultanahmet Meydanı'nda, İzmir'in işgalini protesto mitinginde
yaptığı etkili konuşma ünlüdür. 1920'de Anadolu'ya kaçarak Kurtuluş Savaşı'na katıldı. Kendisine önce onbaşı,
sonra da üstçavuş rütbesi verildi. Savaşı izleyen yıllarda Adıvar'ın ilk yapıtlarında Türk okuruna sunduğu bir yenilik
yarattığı bu kadın imgesidir. Bu imge toplumda birbirine karşıt olarak algılanan değerleri uzlaştırdığı için önemliydi.
Osmanlı -İslam geleneklerine göre ev kadını olarakCumhuriyet Halk Fırkası ve Atatürk ile siyasal görüş ayrılığına
düştü. 1917'de evlenmiş olduğu ikinci kocası Adnan Adıvar ile birlikte Türkiye'den ayrıldı. 1939'a kadar dış
ülkelerde ya şadı. O yıllarda konferanslar vermek üzere Amerika'ya ve Mohandas Gandi tarafından Hindistan'a
çağrıldı. 1939'da İstanbul'a dönen Adıvar 1940'ta İstanbul Üniversitesi'nde İngiliz Filolojisi Kürsüsü başkanı oldu,
1950'de Demokrat Parti listesinden bağımsız milletvekili seçildi. 1954'te istifa ederek evine çekilmiş ve 1964'te
ölmüştür.
Adıvar'ın Seviye Talip (1910), Handan (1912) ve Son Eseri (1913) gibi ilk romanları aşk öyküleri anlatan yapıtlardır.
Yazar kahramanlarını yakıp yıkan bir sevgiyi dile getirmek istediği için kişilerin iç dünyasına yönelir ve bu sevginin
zamanla bir tutkuya dönüşmesini sergiler. Bu yapıtların önemli özelliğini, birbirine benzeyen ve ondan önceki Türk
romanlarında bulunmayan kadın kahramanlarda aramak doğru olur. Yazarın asıl amacı kadın kahramanların
kişiliklerini erkeklerin gözüyle değerlendirmek olduğu için, romanlarının anlatıcısı olarak bu kadınlara âşık erkekleri
seçer ve fırtınalı bir aşk öyküsünü onların anı defterlerinden ya da mektuplarından anlatır. Erkek (bazen kadın da)
evli olduğu için, kaçınılması olanaksız bir iç çatışma, romanların moral sorununu oluşturur ve roman ya kadının ya
da erkeğin ölümüyle biter. Adıvar'ın, biraz kendi olduğunu iddia edilen bu kadın kahramanları, yazarın o dönemde
ideal saydığı Türk kadınını temsil ederler. Seviye Talipler, Handanlar, Kâmuranlar her şeyden önce güçlü kişiliği
olan, haklarını savunan, Batı terbiyesi almış, ama Batılılaşmayı giyim kuşamda aramayan, resim ya da müzik gibi
bir sanat alanında yetenek sahibi, yabancı dil bilir, kültürlü ve çekici kadınlardır. Adıvar 1910 yıllarında Ziya
Gökalp, Yusuf Akçura ve Ahmet Ağaoğlu ile birlikte Türk Ocağı'nda çalışmaya başladıktan sonra yazdığı Yeni
Turan adlı romanında (1912) yurt sorunlarına eğilir. II. Meşrutiyet döneminde geçen bu ütopik romanda, Yeni Turan
adlı idealist bir partinin program ve çalışmalarını anlatırken yeni bir Türkiye'nin hangi sağlam temellere oturtulması
gerektiği hakkında o zamanki görüşlerini açıklamak fırsatını bulur. Ateşten Gömlek (1922) ve Vurun Kahpeye
(1923) romanlarında Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu'da tanık olduğu olayları, direnişleri, kahramanlıkları,
ihanetleri anlatırken kendi gözlemlerinden yararlandığı için daha gerçekçidir. Bununla birlikte, bir aşk sorununun
aşıldığı bu yapıtlarda da yüceltilmiş kadın kahraman yerini korur. Ancak şimdi, yine olağan dışı bu kadın, öncekiler
gibi bireysel sorunlarla sarsılan kültürlü bir sanatçı olarak değil, milli dava peşinde erdemlerini kanıtlayan ya da
Anadolu'da düşmana karşı savaşan bir yurtsever olarak çıkar karşımıza. yetiştirilmiş basit ve cahil kadın, o
dönemin aydın kesiminin gözünde geri kalmış bir uygarlığın simgesi gibiydi. Öte yandan Batılılaşmış "asrî" kadın
da köklerinden kopmuş, değerlerini şaşırmış, namus anlayışı kuşku uyandıran bir kadındı. Adıvar'ın kahramanları
işte bu çelişkiyi kendilerinde uzlaştırmakla bir özleme cevap veriyorlardı. Çünkü bunlar hem Batılılaşmış hem de
milli değerlerine bağlı kalmış, hem serbest hem de namus konusunda çok titiz, ahlakı sağlam kadınlardı.
Gerektiğinde bir erkek gibi spor yapan, ata binen bu kadınlar üstelik dişiliklerini de korumayı başarmışlardır.
Adıvar'ın en ünlü romanı Sinekli Bakkal'da (1936) ileri bir adım attığını, yeni bir aşamaya vardığını görürüz. İlk
romanlarının olay örgüsü bir iki kişi arasındaki bireysel ilişkilere bağlı olarak gelişirken, II. Abdülhamid
dönemindeki Türk toplumunun panoramik bir tablosunu sergileyen Sinekli Bakkal'ın olay örgüsü siyasal, düşsel,
toplumsal sorunlarla örülmüş olarak gelişir. Romanın okuru en çok çeken yönü de fakir kenar mahallesi,zengin
konakları ve saray çevresiyle II. Abdülhamid zamanının İstanbul'u anlatmasıdır. Ne var ki yazarın amacı bir
dönemin Türk toplumunu yansıtmak değildir yalnızca. Bu felsefi romanda çevrelerin bir işlevi de belli değerlerin
temsilcisi olmaktır. Sinekli Bakkal mahallesi gelenekleri ve insancıl değerleri sürdüren halk kesimini; Genç
Türkler'den Hilmi ve a rkadaşları devrimci aydınları; saray çevresi ise, yozlaşmış yönetici kesimi temsil eder 30 52014 Roman Özetleri: Ateşten Gömlek
http://roman-ozetleri.blogspot.com.tr/2007/12/ateten-gmlek_31.html 3/3
Roman iki kısma ayrılmıştır. Birinci kısmın ana teması Abdülhamid'in istibdat idaresi karşısında şiddete
başvurarak devrim yapmanın geçerliliği sorunudur. Gerçi Adıvar içtenlikle ezilen halktan yanadır, ama gelenekçiliği
ve savunduğu mistik dünya görüşü şiddete başvurarak devrim yapmayı onaylamasına izin vermez. Romanda II.
Meşrutiyet'in ilanı "asırların kurduğu müesseselerin köklerini" söken, "içtimaî ve siyasî nizam ve intizamı" altüst
eden bir devrim olarak nitelenir. Doğru tutum Mevlevî tarikatından Vehbi Dede'nin yaptığı gibi "herhangi bir hayat
fırtınasını sükûnetle seyretmek"tir. Yazar devrimden değil evrimden yanadır. Romanın ikinci kısmında yozlaşmış
saray çevresi sergilenirken ana tema olarak Rabia ile Peregrini ilişkisi gelişir ve evlilikle son bulur. Bu evliliğin
simgesel anlamı Batı ile Doğu'nun bileşimi olarak yorumlanmıştır. Ama Peregrini'nin "öyle basit ve insanî ananeler"
dediği geleneklere bağlı Sinekli Bakkal mahallesindeki cemaat yaşamına hayran olması, Müslümanlık'ı kabul
ederek Rabia ile evlenmesi ve mahalleye yerleşmesi, daha çok Doğu değerlerinin üstünlüğüne işaret
sayılmaktadır. Ne var ki yazar, Rabia ile Peregrini'nin sevişip evlenmelerine inandırıcı bir hava verememiştir.
Farkedilir ki, olaylar yazarın kafasındaki bir görüşü dile getirmek için tertiplenmekte ve Doğulu kadın ile Batılı
erkek yazarın tezi gereği seviştirilip evlendirilmektedirler. Birinci kısımda olay örgüsünün doğal gelişimi, farklı
dünya görüşlerine sahip kişiler arasındaki çatışmadan doğan gerilim ve dramatik sahneler, ikinci kısımda yerlerini,
zorlama izlenimi veren bir ilişkiye ve saray çevresinin tanıtılmasına bırakınca romanın sanatsal düzeyi düşer.
1943'te CHP Ödülü'nü alan Sinekli Bakkal Türkiye'de en çok baskı yapan roman olmuştur. Sinekli Bakkal'ı izleyen
romanların ise yazarın ününe katkıda bulunacak nitelikte oldukları söylenemez.
Adıvar çeşitli alanlarda etkinlik göstermiş, siyasal ve toplumsal konularda da hem Türkçe, hem İngilizce kitaplar
yazmış, İngilizce'den Türkçe'ye çeviriler yapmıştır. Zamanının dış ülkelerde en çok tanınan Türk yazarı olmuştur.
Yapıtlarından kimileri İngiliz, Fransız, Alman, Rus, Macar, Fin, Urdu, Sırp, Portekiz dillerine çevrilmiştir.
ESERLERİ:
ROMAN: Heyula, 1909; Raik'in Annesi, 1909; Seviye Talip, 1910; Handan, 1912; Yeni Turan, 1912; Son Eseri,
1913; Mev'ud Hüküm, 1918; Ateşten Gömlek, 1923; Vurun Kahpeye, 1923; Kalb Ağrısı, 1924; Zeyno'nun Oğlu,
1928; Sinekli Bakkal, 1936; Yolpalas Cinayeti, 1937; Tatarcık, 1939; Sonsuz Panayır, 1946; Döner Ayna, 1954;
Akile Hanım Sokağı, 1958; Kerim Ustanın Oğlu, 1958; Sevda Sokağı Komedyası, 1959; Çaresaz, 1961; Hayat
Parçaları, 1963;
ÖYKÜ: Harap Mabetler, 1911; Dağa Çıkan Kurt, 1922; Kubbede Kalan Hoş Seda, (ö.s) 1974; Oyun: Kenan
Çobanları, 1916; Maske ve Ruh, 1945;
ANI: Türkün Ateşle İmtihanı, 1962; Mor Salkımlı Ev, 1963; Diğer Yapıtlar: Talim ve Terbiye, 1911; Turkey Faces
West, 1930; Conflict of East and West in Turkey, 1935; Inside India, 1937; Türkiye'de Şark-Garp ve Amerikan
Tesisleri, 1955; İngiliz Edebiyat Tarihi, 3 cilt, 1940-1949; Doktor Abdülhak Adnan Adıvar, 1956

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder