9 Haziran 2014 Pazartesi

Mezarlık Hikayeleri – 2 Zambak Köşk Bölüm 3


Bölüm 3 : Kuyu
Ertesi sabah, kadın kahvaltıyı hazırlarken gözü taş lahitin açık olan kapısına takılmıştı. Adam geldiği
zaman sebebini soracaktı fakat kocası ondan önce davranıp taş lahitin yanından ona seslendi:

"Karıcığım bir dakika gelir misin?"

Kadın arkası dönük masayı hazırlarken bu sözü duyduğunu ima etmek üzere kafasını hafif geri çevirdi
ama bozuntuya vermeden işini de yapmaya devam etti. Az sonra kocasının yanına gittiğinde lahitin açık
ve içerisinde karanlığa inen bir merdiven olduğunu gördü. Adam zar zor oraya girmeye ikna etti, birlikte
el ele aşağı indiler, soğuk dehlizden geçerek geniş ormana ulaştılar ve oradan da kuyunun bulunduğu
açıklığa geldiler. Kuyunun başına gelen kadın birden bayılır gibi oldu. Adam hızlıca koluna girerek, onun
yerdeki çimenlere sırtüstü uzanmasını sağladı. Kuyudan bir kova su çekip karısının yüzünü yıkamak
istedi fakat birden ayılıp, kovaya iki eliyle sıkı sıkı yapışan kadın kana kana su içmeye başladı. Yaklaşık
beş litreye denk gelen koca kovadaki suyu bir seferde nefes bile almadan içip bitirdi. Hemen sonrasında
hiçbir şey yokmuş gibi ayağa kalktı ve hemen köşke dönmesi gerektiğini söyledi. Bunu söylerken
gözlerini kocasından kaçırıyor, sanki bir madde bağımlısıymış gibi yüzünü buruşturuyordu.

Önce köşkü kiraladıkları şirketi arayarak bilgi almak istediler, fakat işin turizm boyutundan öteye
gidemiyorlardı. Eşyalarını köşkte bırakıp, daha fazla bilgi almak üzere çarşıya indiler. Kıraathanede
genelde yaşlılar vardı, zaten bu garip köşkün ve bahçesindeki kuyunun tarihini anca onlar bilir diye
düşündü. Kapıdan girişteki ilk yuvarlak masada bulunanların yanına oturdu ve gür bir sesle üç çay
söyledi. Yaşlı amcalara kısaca kendini tanıttıktan sonra Zambak Köşk 'ün geçmişini sordu. Amcalardan
biri İstiklal Madalyası sahibi diğeri ise Kore Gazisi ünvanına sahipti. Daha genç olan amca büyük bir
heyecanla anlatmaya başladı:

"Bizim vaktimizde buralar hep ormanlıktı, odun istihkakımızı kesmeye çıktığımızda o köşkün etrafında
gezmeye korkardık. Belki yüz yıldan fazladır o köşk orada vardı. Ben Kore savaşına giderken babamız
anlatırdı, gavurlar şehrimizi işgal ettiğinde komutanlarından birisi orada kalırmış. Buradan tüm köyü
yönetirmiş, zambakları çok severmiş, kadınlara da düşkünmüş..." diyerek duyduklarını anlattı.

Daha yaşlı olan amca ise söze şöyle devam etti:
"Evet doğru deyon amma, gavurları bir isyanla atıverdik biz buralardan. O gomutan olacak namussuz,
köyün en güzel kızına göz dikmişti, çeşmenin başında sürekli rahatsız edivermiş kızcağızı, en sonunda
başındaki yemeniye eli uzanınca kız dayanamamış ve elindeki testiyi komutanın kafasına çalıvermiş.
Önce hafif sersemleyen komutan, gözünün önünü tekrar görmeye başlayınca kızın peşine koşturmuş
ve yakalamış. Derler ki; o günden beridir kızdan haber alınmamış, düşman köşkten sürüldüğü vakit
sırları da onlarla beraber kaybolup gidivermiş" dedi.

Genç adam amcalara çok teşekkür ettikten sonra oradan ayrıldı. Eğer etrafta bu olaylar meydana
geldiyse mutlaka bir iz, bir işaret bırakmış olmalıydı. Gittiği her yere karısını da yanında götürmeye
karar verdi. Hem yalnız bırakmaya korkuyor hem de bağlantıyı daha kolay yakalamak için ona sorular
soruyor, fikirlerini alıyordu. Köşkün tavan arasındaki dar üçgen pencereden dışarı baktıklarında,
açıklıkta bulunan kuyuyu göremediler. Lahitin arkasindaki ormanda ne bir açıklık ne de bir kuyu vardı.
Aniden karısını elinden tutarak alt kata indiler ve eline bir kazma bir kürek aldı. Bahçedeki lahitten
dehlize girerek hızlıca meydana ulaştılar.

Kolundaki saate baktı ve köşkün kapısından içeri girdikleri zamana yaklaştığını gördü. Yani tam akşam
sekiz olmak üzereydi. Az sonra köşk tarafından cılız bir gong sesi duyuldu ve aniden ağaçlardaki kargalar
hep birlikte uçuşmaya başladılar. Adam elindeki kazmayı kuyunun gölgesinin o an düştüğü yere vurdu
Her vuruşunda çimenlerle kaplı yumuşak toprak etrafa dağılıyor, karısı onları kürekle dışarı atıyordu.
Çok değil on beş dakika kadar sonra adamın kazması bir beze takıldı. O an durdu ve karısının elindeki
küreği alarak bezin sarılı olduğu şeyi anlamaya çalıştı. Bir süre sonra burada bir insan gömülü olduğuna
kanaat getirdi ve hızlıca etrafındaki toprakları boşlayarak mezarı açığa çıkardı.
İlk bakışta beyaz bir kefene sarılmış gibi duran cesedin uzun siyah saçları vardı ve geride kalan
kemiklerinin sarılı olduğu bez onun elbisesi idi. İnsan bedeni çürüse bile saçları uygun şartlar altında
çok daha uzun süreler kendini koruyabiliyordu. Zarif ve kırılgan kemikleri ve kalça kafatasının küçük
olması onun kadın olma ihtimalini kuvvetlendiriyordu. Görünüşe bakılırsa alelacele bir şekilde ve yüz
üstü olarak çukura atılmıştı.

"Sanırım köyde yıllar önce kaybolan kız bu.." diye iç geçirdi. Karısı da onaylıyormuş gibi üzgün bir surat
ifadesiyle başını yukarı aşağı salladı. Muhtemelen çeşme başından kaçarken asker tarafından yakalanan
bu kız, elbiseleriyle birlikte diri diri gömülmüştü. Toprağın altında uyandığı zaman ölümü daha ne kadar
beklemiş ve beklerken neler düşünmüştü? Belki de düşündüğü tek şey, yanıbaşında durduğu kuyudan
ya da alı koyulduğu çeşmeden bir tas su içmekti.

Açtıkları çukurun üzerini tekrar kapattılar, adam çevredeki ağaçlardan mezarın dört yanına birer kazık
çaktı ve karısı da çevredeki irili ufaklı taşlardan baş ucuna yığıntı yaptı. Artık tam bir mezar olmuştu.
Kuyudan çektikleri bir kaç kova su ile mezarı iyice suladılar, çevredeki otlar çiçekler büyüsün, zevat
faydalansın ve ölünün ruhu şad olsun istediler. Suya ve gençliğine hasret kalan bir kız için bu yaptıkları
son görev onları rahatlatmıştı.

Hava iyice kararmak üzereydi, tekrar dehlizden geçerek köşkün arka bahçesine döndüler ve oradan da
yatak odalarına çıktılar. İkisi de yatağa girmeden pencerenin önünde dikilerek, dolunayın loş ışığında
belli belirsiz görülebilen mezara bakarak iç geçirdiler. Ertesi gün o kızın yarım kalan hikayesini herkese
anlatacaklar ve köylülerin de burada bir mezar olduğunu bilmelerini sağlayacaklardı.

Bu olaydan sonra köşkün yeni adı ise Mezarlı Köşk olacaktı.




Bu e-kitap ticari bir amaç olmadan ücretsiz olarak paylaşılabilir ve çoğaltılabilir.
Tüm hikaye 5486 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile Türkiye ‘de koruma altına alınmıştır.
Soru, istek ve eleştirileriniz için yazarın web sitesine girebilirsiniz.
Web: www.hekmen.com E-posta: i@hekmen.com


Copyright 2013 (c) Hamdi EKME

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder