9 Haziran 2014 Pazartesi

Mezarlık Hikayeleri – 2 Zambak Köşk Bölüm 2

Bölüm 2 : Susuzluk 

Hava karardığı zaman karısı salondaki kanepeye uzanmış ve orada uyuyakalmıştı. Adam ise tek başına
üst katları kontrol edip, yatak odasını bulduktan sonra karısını da kucağına alarak yatağa birlikte
girmişlerdi. Komidindeki küçük lambanın aydınlattığı tavanda, en az yüz yıl öncesine ait ince işlemeler
ve altın varaklar göze çarpıyordu. Acaba bunları yapan insanlar nasıl görünüyordu, nasıl bir hayata
sahiptiler diye düşünürken uykuya daldı.
Ani bir çırpınışla uyandığında yanında kimsenin olmadığını farketti. Kalın ve duvarı boydan boya
kaplayan pencerenin perdesi aralanmış, dolunayın parlak ışıkları süzülerek yerdeki tahta döşemelere
çarpıyordu. Alt kattan su sesleri duyunca birden irkilerek ayağa kalktı ve parmakları üzerinde
merdivenlere kadar yürüdü. Tam tur dönerek antreye inen yuvarlak merdiven yüzünden alt katta
olan biteni göremiyordu. Yavaş yavaş ve sessiz adımlarla aşağıya kadar indiğinde, salondaki kanepede
oturmuş, saçı başı dağınık bir şekilde kafasına diktiği sürahiden kana kana su içen karısını gördü.
Önce bir şey söylemek istemedi, şaşkınlıkla su boğazına kaçabilir diye düşündü. Suyu bitirmesini
bekledikten sonra fısıltı gibi bir sesle "Şşt, ne yapıyorsun orada?" diye seslendi. Sanki onun karısı
olduğundan emin değil gibi davranıyordu. Karısı elindeki sürahiyi ağır hareketlerle önündeki sehpaya
koyduktan sonra yine yavaşça gözlerini adama doğru çevirdi ve "Susamışım" diyebildi. Adam karısının
elinden tutarak birlikte üst kata çıktılar ve tekrar yattılar. Kadın hemen uykuya dalmıştı ama adamı bu
garip olaydan sonra uyku tutmadı. Çünkü karısı geceleri çok nadir uyanır, uyansa bile mutfağa gidip su
almaya korktuğu için onu da uyandırırdı. Buraya geldikleri andan itibaren çevrede yaşanan gariplikler
ve ani değişimler adamı tedirgin ediyordu. Belki de fazla kuruntu ediniyorum diye düşündü ve
sakinleşmeye çalıştı.

Ertesi sabaha kuş cıvıltıları ve rüzgarda hafifçe salınan ağaçların sakinliği ile uyandılar. Karısı kahvaltıyı
köşkün arka bahçesindeki kameriyede hazırlamıştı. Köşkün işletmesini yapan şirket o kadar titiz
davranmıştı ki, arka bahçede tüm çimler biçilmiş, zararlı otlar yolunmuş ve mükemmel bir peyzaj
düzenlemesi yapılmıştı. İnsanın adeta içi açılıyordu. Fakat bu ferahlığı bozan küçük bir taş lahit, olanca
soğukluğu ile bahçenin sol dış duvarının köşesine konumlandırılmıştı. Giriş kapısı da taştan ve sanki
mühürlenmişçesine sıkı sıkıya kapalıydı. Herhalde işletmeciler de onu açamadıkları ve içinde ne
olduğunu çözemedikleri için öylece bırakmışlardı.

Adam elindeki tabletinden güncel haberleri okurken arada bir gözünü dinlendirmek için etrafa
bakınıyordu. Bu çalışırken de çok sık tekrarladığı güzel bir alışkanlıktı, göz tembelliğini engelliyordu.
Ama etrafa her bakındığında gözü o büyük taş lahite çarpıyordu. Acaba içerisinde ne vardı diye
düşünmeden edemiyordu. Karısına bu konuyu açsa onun çok korkacağını biliyordu. Bu yüzden gece
onun uyuduğu saatlerde mezarı açmaya karar verdi. Bunun için çarşıya inip, balyoz, çekiç ve keski gibi
inşaat malzemeleri satın aldı. Mezarı açmak için her şey hazırdı ve sadece gecenin çökmesini bekliyordu.
Karısı bugün hiç bayılmamıştı fakat yine salondaki kanepede uyuyakalmıştı. Kucağına alarak onu üst
kata çıkardıktan sonra bu sefer kendisi yatağa girmedi. Üzerine bodrumdaki dolapta bulduğu lacivert
renkli, omuzdan askılı işçi tulumunu geçirdi, inşaat malzemelerini yanına alıp bahçedeki taş lahitin
önüne geldi. İlk başta keski ile taş kapının kenarlarını iyice yokladı. Taş bloğun tüm çevresini boşladıktan
sonra balyozu eline alıp olanca gücüyle ağırlık merkezinin dik tepe noktasına doğru vurmaya başladı.
Ne kadar vurursa vursun taşta milim kıpırdama olmuyor gibiydi. Bir kaç deneme daha yaptıktan sonra
oldukça yorulduğu için ara vermek zorunda kaldı.

Lahitin kenarında otururken taş kapıdan ufak çatırtılar duymaya başladı. Sanırım vurduğum darbelerin
etkisi yeni çıkıyor diye düşünürken, taş blok büyük bir gürültüyle geriye doğru devrildi ve içeriden büyük
bir toz bulutu dışarıya savruldu. Adam biraz korkuyla biraz da nefes alma çabasıyla lahitten uzaklaştı.
Kısa bir süre sonra tozlar yere inmeye başlayınca içeride yerin altında doğru uzanan merdiveni gördü.
Burası bir lahit değil gizli bir yeraltı geçidinin giriş kapısıydı!

Cep telefonunun ışığını fener gibi kullanarak merdivenlerden aşağıya doğru inmeye başladı. Görüş alanı
oldukça dar ve içerisi çok havasızdı. Dar kesimli merdivenlere ayağını düz basarsa kayıp düşecek gibi
oluyor, bu yüzden yan yan iniyordu. Sonuna ucu gözükmeyen dar bir dehlizde kendini buldu. Bir cesaret
kendini toparlayıp yürümeye devam etti ama bir yandan kafasındaki soru işaretleri devam ediyordu.
Bu köşke nasıl denk geldiler, bu dehliz nereye açılıyordu? Yaklaşık beş dakikalık heyecanlı yürüyüşün
sonunda yukarı doğru çıkan bir merdivene rastladı. Önce çıkmaya tereddüt etti çünkü çıkış kapısı da
giriş gibi taş blokla kapatılmış olabilirdi. Fakat yukarı çıktığında kapının açık ve geniş bir ormanlık alana
çıktığını gördü. Kapı tek taraflı kapatıldığı için tehlikenin bu taraftan gelmiş olduğunu düşündü ve birden
irkildi.

İnsan yalnız kaldığı zaman daha çok düşünüyor ve vardığı sonuçlar pek objektif olmuyordu. Bu nedenle
adam hep kendini korkutan sonuçlara varmaya başlamıştı. Ormandaki büyük sessizlik onun içine işliyor
ve hemen geri dönmek istemesine sebep oluyordu. Fakat bir cesaretle kendini toparlamış, uzun
adımlarla ormanda kapıdan çıktığı yöne doğru ilerlemeye başlamıştı. Yine kısa bir süre gittikten sonra
yaklaşık beş dönüm genişliğinde bomboş bir araziye ulaştı. Arazinin tam ortasında, derme çatma
kayalarla etrafı yükseltilmiş bir kuyu vardı. Su sıkıntısı yaşanan dönemlerde herkesten habersiz olarak
yapılmış ve yeraltındaki dehliz de buraya gizlice ulaşmak için açılmıştı diye düşündü. Karım uyanırsa
merak edebilir diye düşündüğü için orada fazla kalamadı. Geldiği yöne doğru döndü ve soğuk dehlizden
geçip, taş lahitin kapısından çıkarak köşke ulaştı. Oldukça yorulmuştu, tulumunu çıkardıktan hemen
sonra üst kata çıkıp yatakta uyuyan sıcacık karısına sarıldı ve öylece uyudular. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder